
MENGÜCEK PAYİTAHTI DİVRİĞİ
NECDET SAKAOĞLU
Koruma Çalışmaları
Bu sanat âbidesi, eşsizliği ve özgünlüğü ile ne kadar övülürken çevresel düzenlemeyi de hedefleyen, ulusal ve uluslar arası kurulların onayından geçmiş, bir koruma- restorasyon projesinden yoksun bırakıldı. Daha kötüsü, en özensiz ve bilim-teknik dışı operasyonlar 1965- 2008 evresinde yapıldı. Eser, strüktürünü tehlikeye sokan, dekorasyonlarını bozan, taşlarının tuzlanarak akmasına neden olan hoyrat müdahalelere tabi tutuldu. Bezemeleri çimentoyla berkitildi; kamu ve kaçak yapıların çevresini kuşatmasına yıllarca göz yumuldu. (bu kaçak yapılaşma ancak 2012 de kaldırılabilmiştir.) Arkasına, yapıyı zorlayan ve rutubete boğan bir beton galeri bindirildi; içeride ve kapılarda yoğun rutubetin neden olduğu erimeler devam ederken teras örtüsü defalarca değiştirildi; külliyenin oturduğu zeminin çevresinde, temel ve ana duvarları etkileyen, drenaj sistemini iptal eden, görüntüyü bozan ve engelleyen en bayağı duvarları örüldü. Taşınır neyi varsa çalınır gerekçesiyle şuraya buraya götürüldü. Son durumuyla anıt eserin 8 asırlık direnci alarm veriyor.
Uygarlık, mimarlık ve sanat dünyasına bir harika armağan eden Ahmed Şah’ın, Turan Melek’in, Hurremşah’ın, Hurşad’ın, Tiflisli Ahmed’in eserine son elli yılda reva görülenlerin özeti budur.
Külliyenin, bu tahribat sürecinden ivedilikle kurtarılması: a) Ulusal ve evrensel düzeyde kabul görecek; anıt eserin doğal ve tarihsel çevresini oluşturan Kale ile çarşı arasındaki Mengücek başkenti sit alanı bütünselliğini esas alan; b) Ön araştırmalar, kamulaştırma, çevre kirliliğini giderme, arkeolojik çalışmalar, c) Restorasyon ve koruma projelerinin hazırlanması aşamalarını kapsayan yarışmalı bir master plan hazırlanması; d) Bu süreç tamamlanıncaya değin anıt eserle dönemsel-çevresel dokunun geçici korumaya alınması gerekmektedir.
Bu kapsamda bir girişimin Kültür ve Turizm Bakanlığı dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından gerçekleştirilmesi amacıyla eser sahibi konumundaki Vakıflar Genel Müdürlüğü, plan ve proje hazırlık ve uygulamasını adı geçen bakanlığa devretmiş bulunmaktadır.
Yüzyıllarca iyi korunmuş bir dünya şaheserine, bilim ve teknoloji çağında, onarmak ya da restore etmek düşüncesiyle zarar vermek bir daha yinelenmemelidir. Türkiye genelinde retorasyon ilkelerine aykırı “yenileme” müdahaleleri hızla sıradanlaşırken dönüşümü olanaksız tahribatlar eleştiriliyor. Bunlardan biri 2008 yılında Divriği’de de yaşandı. Anadolu’daki Türk eserlerinin en eskilerinden 850 yıllık Kale Camii sözde restore edildi. Terasından sıvalarına kadar biçim ve malzeme değişikliğine uğratılarak özgün yapısı yok edildi.
Divriği Külliyesi ve çevresi projesi kapsamına, Mengücek Kalesi’nin, külliye hamamının (Bekirçavuş), Bedesten ve kümbetlerin, arkeolojik araştırmalarda ortaya çıkacak diğer eserlerin de dahil edilmesi tarihsel ve ilkesel bir gerekliliktir. Külliyenin kuzey doğusundaki, 1230- 1235 yıllarında Ahmed Şahın yaptırdığı kale, oğlu Melik Salih’in kitabesini taşıyan, Arslanburç (seyir kulesi / ahmedek) bunların başında gelmektedir.
Sivil Mimari ve Evler
Anadolu ev mimarisinin, Mengücekler döneminden beri özgün bir gelişme alanı olan Divriği’de, Halen sivil mimari örneği kabul edilen, en eskileri 200 yıllık 200 dolayında yapı bulunmaktadır. Bunlar, planları, “örtme”, “divanhane”, “toyhane”, “içeri daire” (harem), “dışarı daire” (selamlık” vb. özgün mekânları, içeri daire cephe görüntüleri, ahşap – kerpiç –kireç ağırlıklı malzemeleriyle eski bir geleneğin uzantısı sivil mimari ve konut örnekleridir. Bunlardan, külliye ve diğer Mengücek eserleri çevresindeki, örneğin11181 tarihli Sitti Melik Türbesinin yanı başındaki Edebey evi, Mengücekler dönemi şehir mahalleleri semtinde ayakta kalmış, geleneksel üslubun önemli bir öğesidir. Harap durumdaki bu yapının, karakteristik değeri ve bulunduğu nokta bakımından kurtarılması gerekmektedir. Aynı çevrede Deliosmanağa, Sayigil evleri de öncelikle kurtarılması gerekli eski konutlardır.
Mühürdarzâde, Esad Bey konakları, diğer eski evler, arasta düzenindeki çarşı dokusu; kentin 18. yüzyıl yayılma alanında bulunan türbe, cami, mescit, hamam ve çeşmeler, kenti içinden geçirilen karayolu nedeniyle tahrip edilen Abıçimen deresi taş köprülerinin ve vadinin eski doğallığına kavuşturulması da plana dâhil edilmelidir.
Selamlık dairesinin bir bölümü restore edilen ancak mabeyn ve harem daireleri harap durumdaki 1838 tarihli Ayanağa Konağı, klasik Divriği konutlarının günümüze ulaşmış en büyüğü, planı yönüyle de çok yönlü bütünlük sunanıdır. Sadece selamlık dairesinin bir bölümü kamulaştırılarak Sivas Özel İdaresi’nin sağladığı ödenekle onarılan bu konak, 2 bin m2’lik oturma alanlı ve iki katlıdır. Selamlık, orta daire (mabeyn) ve harem dairesi olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç bloktan ve müştemilat ve bahçeden oluşan, tarihsel önemi yanında çok yönlü mimari özelliklere sahip özenli bir sivil mimari örneğidir. İşlemeli tavanları, sanatlı dolap, kapı ve pencereleri, alçı işi tezyinatı ile dikkati çeker. “Ayanlık” olgusunun ender mekânlarındandır. Paylaşımlı mülkiyetli bu büyük yapının, boydan boya cephe verdiği sokaktaki bölüntüleri kamulaştırılarak restore edilmesi, mekânsal ve tarihsel değeri yanında ulusal konut kültürümüz ve ayanlık tarihi açısından da çok önemli bir kazanım; harap bölümlerinin büsbütün yıkılmaya terk edilmesi büyük kayıp olacaktır.
Abdullah Paşa Konağı, 2001 yılında çökmek üzere iken belediyece kamulaştırılmış, rölövesi Çekül Vakfı, Mimar Sinan Üniversitesi Yaz Okulu çalışmaları ve Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği’nce, restorasyon projesi Prof. Dr. Cengiz Eruzun tarafından, Divriği Sosyal Yardımlaşma Derneğinin sağladığı olanaklarla hazırlatılmış; Koruma Kurulunun onayladığı bu proje Kültür Bakanlığınca 2002 ve 2009 yıllarında ihale edilmiştir. Projesine göre restorasyonu tamamlanmış ancak orijinal tavanları ilk müteahhidi tarafından Divriği’den götürülmüştür.
Bir Cumhuriyet dönemi evi olarak balkonlu ve alınlığına Atatürk resmi konularak i1925te inşa edilen Sancaktar Evi, Sivas Valiliğince sağlanan ödenekle Divriği Belediyesi adına kamulaştırılmıştır. Hareketli bir planı olan bu konut, Dış görünümüyle Cumhuriyet’in getirdiği “asrilik” anlayışını yansıtsa da iç dünyasında, yapı ustasının geleneksel Divriği evlerine özgü plan ve tezyinat anlayışından ödün vermediği görülmektedir.
Bu konut yer aldığı sokağın ve ara sokağın, 1800’lerden 1920’lere uzanan süreçte inşa edilmiş başka önemli yapıları da içerdiği dikkate alınarak semt-sokak boyutunda kurtarma ve restorasyon projesine dahil edilmesi gerekmektedir. Sancaktar Evi ile bakışık 1930larda yapılan Şeyhoğlu Evi, sokak içindeki 19. yy tarihlenen Mühürdarzade evlerinden teki ile karşı cephedeki 1940’larda yapılan Şükrü Akın evi de kamulaştırılan ve restorasyonları yapılan geleneksel evlerdendir.
Eski Hükümet Meydanı’nın bir cephesini tutan Cihannümalı Tevrüzlü evleri ile aynı alana bakan diğer evler ve bu meydana bağlı sokaklardaki evler de semt ölçekli koruma ve projelendirmeye ihtiyaç göstermektedir.
Divriği’nin yüzlerce hatta binlerce yıllık tarihe ve kültüre sahip –başta Tuğut- köylerinde de pek çok eski sivil ve dini yapı bulunmaktadır. Bunların tarihsel, geleneksel, yerel, mimari değerleri söz konusudur. Aynı yapı tarzının topografyaya, farklı dönemlere, sosyal konuma, aile yapılarına göre çok yönlü bir yerleşim ve konut konsepti oluşturmaktadır. Anadolu’nun diğer tarihi kentlerinden hiçbirinde bu düzeyde bir zenginlik yakalanamaz.